Eklem kıkırdak yaralanmaları, eklem yüzeyinin eski kaygan yapısını kaybetmesi sonucunda ortaya çıkar ve sürtünmeye bağlı olarak etkilerini göstermeye başlar. Ağrı ve şişlik bu etkilerin başında gelir. Bununla birlikte eklem bölgesine alınan sert darbelere bağlı olarak da kıkırdak yaralanmaları meydana gelebilir.
Eklem kıkırdağı nedir sorusunun cevabı, eklemi oluşturan kemiklere hareket kabiliyeti tanıyan kaygan ve parlak yüzeyli bir yapıdır, şeklinde verilebilir. Bu yapı, kemiklerin birbirleri üzerinde kaymasına olanak tanır ve aralarında yastık görevi görür. Yalnızca 3-5 mm kalınlığa sahip olan diz eklem kıkırdağı, eşine rastlanmaz organizasyonu ile yürüme, koşma ve merdiven çıkma gibi farklı aktiviteleri rahatça yapmanıza imkân tanır.
Eklem kıkırdağı, kan damarı ve sinire sahip değildir. Bu yüzden travma ya da ağır kullanıma bağlı olarak görebileceği zararlara karşı savunmasızdır. Böyle durumlarda, eklem kıkırdağının kesin olarak iyileşmesi söz konusu değildir.
Eklem kıkırdağı görevi birbirini bağlayan kemiklerin kaygan bir zeminde hareket etmelerini sağlamaktır. Böylece üzerine binen yüklere dirayet gösteren eklemler işlevlerini rahatça yerine getirir. Vücudun birçok önemli bölgesinde gösterdiği varlığı sayesinde hareket kolaylığı tanıyan eklem kıkırdağının diğer görevlerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
●Yumuşak dokuları koruyup destekler.
●Embriyolarda kemik ve iskelet sisteminin gelişmesine; yetişkinlik çağında ise uzun kemiklerin büyümesine katkı sağlar.
●Burun, gırtlak, bronş ve kulak kepçesi gibi organların da yapısında bulunarak onların faaliyetlerini destekler.
●Eklem yüzeylerini kaygan bir hale getirerek kemik hareketlerini kolaylaştırır.
Eklem kıkırdağı, hiçbir kan hücresini üretebilecek özelliğe sahip değildir. Bu görevi yerine getiren doku kemik iliğidir. Alyuvar ve akyuvar trombositleri, yalnızca kırmızı kemik iliğinin içerisinde üretilerek vücut içerisine yayılır. Bu çerçevede, kemik iliği bireyin doğumundan ilk 3 ay sonrasında kan üretimi yapma görevini üstlenir. Kırmızı kemik iliğinin işlevini yerine getirememesi halinde ise vücutta lösemi, yani kan kanseri, hastalığı baş gösterir.
Eklem kıkırdağı yapısı gereği işlevsel bir dokudur ve vücudun çeşitli bölgelerinde kendisine rastlanır. Eklem kıkırdağı, farklılık gösteren yapısı gereği vücudun çeşitli bölgelerinde toplanır. Vücuttaki matriks miktarına ek olarak bu bölgede gömülü kollajen ve elastik fibrillerin yoğunluk durumuna göre farklı isimlerle anılır. Bunlar; hiyalin, elastik ve fibröz kıkırdak olarak üç farklı gruba ayrılır.
Hiyalin kıkırdağı insanların henüz embriyo oldukları anda tüm vücutlarını çevreleyen bir dokudur. Bu doku, erişkinlik döneminde ise belirli bölgelere yoğunlaşır. Kaburga, burun, büyük broşlar, trake ve sinoviyal eklemlerde kemik yüzeyine tutunan kıkırdaklar, hiyalin adıyla o bölgelerde görevini sürdürmeye devam eder.
İşitme kanallarının duvarları, östaki borusu, epiglottitis, burun kanatları, küçük bronşioller ve memelilerin dış kulakları elastik kıkırdağın bulunduğu bölgelerdir. Bu kıkırdak grubu, hiyalin kıkırdağa kıyasla daha saydam ve bükülebilir özelliktedir.
Fibröz kıkırdak ise omuzlar arası disklerdeki diz içerisinde bulunan yataklarda, kalça kemiğinin kesişim bölgesinde ve tendonların kemikler ile bağlandığı bölgelerde bulunur. Fibröz kıkırdakta Tip 1 kollajen fibriller tıpkı hasır örtüsü gibi doku üzerinde yerleşim gösterir. Bu özelliğinden ötürü fibröz kıkırdak, vücudun basınca en dayanıklı olan bölgelerinde bulunur.
Eklem kıkırdağı, eklem sıvısından beslenerek faaliyet gösterir. Bu sıvıdan yeterince beslenemediği durumlarda eklem kıkırdak yaralanmaları baş gösterir. Kıkırdak yaralanmaları ise hareket ve aktivasyon sorunlarına yol açar.
Eklem sıvısı, vücudun hareket etme sıklığına uygun olarak üretilir ve vücut içerisine yayılır. Bunun doğru bir şekilde sağlanması için düzenli bir egzersiz ve beslenme rutinine sahip olmak gerekir. Ayrıca eklem üzerine binen yük miktarı da bu sıvının düzenli bir şekilde üretilmesi adına önem arz eder. Dolayısıyla ideal bir kiloya sahip olmak kadar sportif aktiviteler kapsamında kaldırılan yüklerin miktarına da dikkat edilmelidir.
Eklem sıvısının miktarını artırmak için kullanılan besin takviyeleri ve supplementler mevcuttur. Bu ürünler eklem kıkırdak yaralanmaları karşısında da tercih edilen ürünlerdir. Ancak düzenli bir egzersiz ve beslenme rutinine sahip olan kişilerin bu tip takviyeleri kullanmasına gerek yoktur.
Ankara spor hekimliği konusunda uzman ZG Holistic Clinic'te diğer tüm spor yaralanmaları hakkında daha fazla bilgi almak için hemen https://www.zgholisticclinic.com/spor-yaralanmalari adresini ziyaret ediniz.
Kronik bir şekilde kişinin hayatında bulunan romatizmal hastalıklar, eklem sıvısının yeterli miktarda üretilmesine engel olabilir. Bu tip durumlarda, kişinin bir romatoloji uzmanına başvurarak travmatik şekilde gelişen mekanik sistem bozukluklarını teşhis ve tedavi ettirmesi gerekir. Erken teşhisle kontrol altına alınmayan böyle durumlar, ilerleyen dönemlerde kıkırdak doku hastalıklarına yol açabildiği için burada kişinin geç kalmaması önem arz eder.
Eklem kıkırdağı zedelendiği zaman eskiden sahip olduğu kaygan yapıyı kaybederek sürtünmeye yol açar. Bu sürtünme hali, zamanla ilgili bölgede ağrı ve şişlik gibi sorunların görülmesine neden olur. Merdiven çıkma ya da koşma gibi ekleme binen yükün arttığı durumlarda bu belirtileri gözlemlemek mümkündür.
Vücutta bulunan diğer bölgeler, zedelenmelere karşı bir onarım mekanizması geliştirseler de eklem kıkırdağı damar ve sinir uçlarından yoksun olduğu için kendini yenileyemez. Bu durumda problemin kendi kendine geçmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla bu sorundan muzdarip olan kişilerin iyileşmesi için cerrahi yöntemlere başvurulur.
Artrozda, eklemlerde bulunan ve kemik uçlarını koruyan kıkırdak aşınır. Normal şartlarda, bu kemiklerin uçlarında yumuşak ve elastik bir dokuya sahip kıkırdak kılıfı bulunur. Ancak vücuda binen yük miktarı arttıkça kıkırdaklar pürüzlenerek elastik özelliğini kaybetmeye başlar. Bu durumda, kıkırdaklar gitgide incelir ve kırılgan bir hale gelir.
Kıkırdağın dokusu tamamen aşınıp kemikler birbirine sürtmeye başlarsa artroz şiddeti artar. Vücuttaki ağrının yoğunluğu artarak eklem hareketleri kısıtlanmaya başlar. Hatta kıkırdakların yıkımı yüzünden uyarıcı maddeler eklem sıvısının içerisine karışır. Bu durum da eklem kapsülünde şişme ve ağrılı bir iltihap oluşmasına yol açar.
Artroz, genellikle kişilerin hayatları boyunca ağırlıklarını taşıyan bel, diz ve kalça eklemlerinde meydana gelir. Hastalık riski, ilerleyen yaşa paralel olarak artış gösterse de bu durum gençlerde de gözlemlenebilir. Artrozun en sık görüldüğü meslek gruplarını mekanik işlerle uğraşan kişiler oluşturur.
Bu kişilerden makine kullananların dirseklerinde; döşeme işinde uğraşanların ise dizlerinde artroz oluşması muhtemeldir. Ayrıca sürekli olarak topuklu gibi ortopedik açıdan sağlıksız olan ayakkabıları giyen kişilerin de artrozdan muzdarip olduğu gözlemlenir.
Tek taraflı ağırlık kaldırmak da artroza neden olan durumlar arasındadır. Özellikle pazar poşeti ve sırt çantası gibi tek taraflı taşınabilen eşyaların yükleri eşit olarak dağıtılmalıdır. Ayrıca sportif aktiviteler kapsamında da eşit bir ağırlık dağılımı sağlamak, artroza engel olacağı gibi kişinin gelişimine de olumlu katkılar sağlar. Zira bu durum, artroz haricinde skolyoz gibi ortopedik sorunlara da kapı aralar.
Genellikle gençlerde ve spor dallarıyla uğraşan kişilerde rastlanılan kıkırdak zedelenmesi, alınan darbelere bağlı olarak gelişim gösterir. Bu tip durumlarda, eklem kıkırdağının yalnızca bir bölümü zedelenmiş ve kalan kısmında sorun gözlemlenmez ise yenileyici tedavi yöntemlerine başvurulabilir. Zira eklem kıkırdağını tedavi ile yapılandırmak, onun eski formunu kazanmasına yardımcı olur.
Diğer bir spor yaralanması olan tendon yaralanması için hemen https://www.zgholisticclinic.com/tendon-yaralanmalari adresini ziyaret ediniz.
Kıkırdak sorunlarının tespiti için kan testleri ve röntgen gibi tekniklerden faydalanılır. Çoğu kez başarılı tanılar konulan bu teknikler sonucunda hastanın artroskopi ya da biyoskopi ihtiyacı olup olmadığına kanaat getirilir. Egzersiz, fizik tedavi, ilaçla tedavi, perhiz ve ameliyat artroz tedavisindeki ana prensipleri oluşturur.
Bilinçli bir şekilde yapılan egzersizler, hastalığın seyrini yavaşlatma konusunda önem arz eder. Ancak burada dikkat edilmesi gereken detay, ilgili bölgeye fazla yük bindirmemektir. Çünkü eklemin metabolizmasını korudukça hastanın iyileşmesine olumlu faydalar sunulabilir. Bu yüzden temposu ve basıncı sabit bir düzene sahip hareketleri yapmak, eklem metabolizmasını korumak için oldukça faydalıdır.
Eklem kıkırdağı ağrısı yaşayan kişilere yumuşak ve fazla efor gerektirmeyen ritmik hareketler yapmaları tavsiye edilir. Düz yolda bisiklet sürmek, yürümek ya da dans etmek bu bağlamda önerilen egzersizlerden bazılarıdır. Ayrıca suyun kaldırıcı kuvveti, eklem hareketlerini kolaylaştırdığı için yüzme egzersizleri de yapılabilir.
Öte yandan futbol, basketbol ya da tenis gibi sporlar, ani dönüş hareketleri gerektirdiği için eklem kıkırdağının iyileşmesini olumsuz yönde etkileyecek egzersizlerdir.
Fizik tedavi kapsamında, hastanın eklemlerine yük bindirmeyecek şekilde yapılan masajlar ile o bölgede bulunan kasların yeniden gelişmesi amaçlanır. Bu sayede o bölgedeki kan dolaşımı iyileştirilir, eklemlerin hareket yeteneği yeniden kazandırılır ve istenilen gevşeme sağlanır. Sıcak ya da soğuk uygulama yöntemleriyle bölgedeki ağrı yatıştırılır.
Fazla kilolar, ekleme binen yükü artırdığı için kıkırdağa zarar veren temel unsurlar arasındadır. Bu yüzden kilo vermek ya da sabit bir kiloda kalmak, eklemlere binen yükün azalmasına yardımcı olacaktır. Sebze, meyve, kuru baklagiller, balık, kuruyemişler ve yağsız süt ürünleri gibi içeriğinde sağlıklı bileşenler bulunan besinleri tercih etmek, kalp-damar sağlığına fayda sağladığı kadar eklemlerin korunmasına da yardımcı olur.
Diğer yandan alkol, sigara ve kahve gibi maddeler ise eklem metabolizmasına zarar verdiği için uzak durulması tavsiye edilir.
Ergenlik döneminin başlangıcında, kemik gelişiminin hiper seviyeye ulaşmasından ötürü kişilerde diz ağrıları gözlemlenebilir. Böyle durumlarda kişilerin bu sorununun bir travmaya bağlı olup olmadığı tespit edilmeye çalışılır. Eğer düşme, çarpma ya da benzeri fiziksel hasarlara bağlı olduğu fark edilirse muayenenin seyri bu yönde değişir.
Kişilerin şikayetçi olduğu ağrılar, bir travmadan dolayı kaynaklanmıyorsa başka nedenler aranmaya başlanır. Bu kapsamda kişilerin şikayet çekmesinin kaynağı yansıma ağrıları olabilir. Yansıma ağrılar; bel fıtığı, kalça problemi ya da ergenlerde diz çevresinde ağrı yapan hastalıklardan ötürü kaynaklanabilir. Ayrıca dizin arka bölümünde kist olabilir. Muayene kapsamında kıkırdakla ilgili oluşabilecek sorunlar da araştırıldığı için tüm bulgular göz önündedir.
Ergenlik dönemindeki kişilerde içe ya da yan basma haricinde düz tabanlık sorunu da gözlemlenebilir. Bu yüzden kişilerden MR ya da röntgen çektirilmesi istenir. Gelen sonuçlar kapsamında, yaşanılan bu sorunların kıkırdaktaki beslenme sorunundan kaynaklandığı da görülebilir.
Doktorların hastalarına eklem kıkırdak güçlendirici olarak verebileceği bir ilaç bulunmaz. Ancak ilaç etkisine sahip supplement ve destek ürünleri mevcuttur. Kıkırdak sağlığına yönelik üretilen herhangi bir ilaç çeşidi bulunmadığı için hastaların bilhassa beslenme ve egzersiz rutinlerine dikkat etmeleri gereklidir. Çünkü kıkırdak yapısı, ancak düzenli bir egzersiz ve beslenme rutini ile güçlendirilebilir.
ZG Holistic Clinic, Ankara eklem kıkırdak tedavisi kapsamında yıldızı parlayan kliniklerden biridir. Uzman ekibi ve geniş tıbbi olanakları sayesinde hastalarının sorunlarını kesin olarak tespit eden ekibimiz sayesinde siz de eklem kıkırdak yaralanmaları konusunda hemen bize ulaşın.
We are here for your health.