Koronavirüs Nedir? Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır?
Koronavirüsler, tek zincirli, pozitif polariteli, zarflı RNA virüsleridir. Pozitif polariteli oldukları için RNA’ya bağımlı RNA polimeraz enzimi içermezler, ancak genomlarında bu enzimi kodlarlar.
COVID-19’dan sorumlu virüs, SARS-CoV ve MERS-CoV’unda içinde bulunduğu Betacoronavirus cinsi içindeki Sarbecovirus altcinsi altında yer almaktadır. Virüsün yeni isimlendirmesi SARS-CoV-2 olarak kabul edilmiştir.
Çin’in Hubei Eyaleti, Vuhan Şehrinde, 31 Aralık 2019’da etiyolojisi bilinmeyen pnömoni vakaları bildirilmiştir. Vuhan’ın güneyindeki Vuhan Güney Çin Deniz Ürünleri Şehir Pazarı çalışanlarında kümelenme olduğu belirtilmiştir.
Ülkemizde ilk COVID-19 vakası 11 Mart 2020’de saptanmıştır. Devam eden süreçte Dünyada olduğu gibi ülkemizde de vaka sayılarında artış görülmüştür.
Koronavirüs Nasıl Bulaşır?
Hastalık esas olarak damlacık yoluyla bulaşır. Ayrıca hasta bireylerin öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçtıkları damlacıklara diğer kişilerin elleri ile temas etmesi sonrasında ellerini ağız, burun veya göz mukozasına götürmesi ve temas etmesi ile bulaşmaktadır. Asemptomatik kişilerin solunum yolu salgılarında da Covid-19 virüsü tespit edilebildiğinden bu kişiler bulaştırıcı olabilmektedir.
Bir meta analiz çalışmasında inkubasyon (kuluçka) süresi ortalama 5,8 gün olarak hesaplanmıştır. Ortanca kuluçka süresi 4,8 gündür. Genel olarak kuluçka süresi 2-14 gün arasında değişmektedir.
COVID-19’un bulaştırıcılık süresi kesin olarak bilinmemektedir. Semptomatik dönemden 1-2 gün önce başlayıp semptomların kaybolmasıyla sona erdiği düşünülmektedir.
COVID-19’da toplumun tümü duyarlıdır. Sağlık çalışanları etkenle karşılaşma yönünden en riskli meslek grubudur. Erkekler, 50 yaşın üstünde olan kişiler, belirli rahatsızlıkları olan kişiler (Hipertansiyon, Kalp Hastalığı, Diyabet, Malignite, KOAH, Böbrek Hastalığı vb.), mevsimlik tarım işçileri ile bakım ve rehabilitasyon merkezleri, okullar, kışlalar, ceza ve tevkif evleri ve göçmen kamplarında yaşayanlar COVID-19 açısından hassas gruplardır.
Koronavirüs Belirtileri Nelerdir?
Koronavirüs belirtileri yaygın olarak;
- Solunum semptomları,
- Yüksek ateş,
- Öksürük
- Nefes Darlığı (dispne) şeklindedir.
Kişilerde görülen diğer COVID-19 belirtileri ise;
- Baş ağrısı,
- Boğaz ağrısı,
- Burun akıntısı,
- Kas ve eklem ağrıları,
- Aşırı halsizlik,
- Koku ve tat alma duyu kaybı,
- İshal şeklindedir.
Hastalık asemptomatik (taşıyıcı ve belirti göstermiyor ise) geçirilebilmekte birlikte, ciddi vakalarda, pnömoni, ağır akut solunum yolu enfeksiyonu, böbrek yetmezliği ve hatta ölüm gelişebilmektedir.
Tablo 1 - COVID-19, grip, soğuk algınlığı ve mevsim alerjisi arasındaki klinik belirtiler
# |
COVID-19 |
GRİP |
SOĞUK ALGINLIĞI |
MEVSİM ALERJİSİ |
Ateş |
Yaygın |
Yaygın |
Nadir |
Az yaygın |
Baş ağrısı |
Az yaygın |
Yaygın |
Nadir |
Az yaygın |
Bitkinlik |
Yaygın |
Yaygın |
Az yaygın |
Az yaygın |
Boğaz Ağrısı |
Az yaygın |
Az yaygın |
Yaygın |
Az yaygın |
Bulantı Kusma |
Çok az |
Az yaygın |
Nadir |
Yok |
Burun akıntısı / tıkanıklığı |
Nadir |
Az yaygın |
Yaygın |
Yaygın |
Gözlerde kaşıntı, sulanma |
Nadir |
Yok |
Yok |
Yaygın |
Hapşırma |
Nadir |
Az yaygın |
Yaygın |
Yaygın |
İshal |
Çok az |
Az yaygın |
Nadir |
Yok |
Tat koku kaybı |
Az yaygın |
Nadir |
Nadir |
Nadir |
Nefes darlığı |
Yaygın |
Nadir |
Nadir |
Az yaygın |
Öksürük |
Yaygın |
Yaygın |
Yaygın |
Az yaygın |
Kas ağrıları |
Az yaygın |
Yaygın |
Az yaygın |
Nadir |
Bebeklerde Koronavirüs ve Koronavirüs Tedavisi
Kesin veya olası COVID 19 tanısı konulmuş annelerden gelen anne sütü, çoğu bebek için en iyi beslenme kaynağıdır. Bebeklerde anne sütündeki ana risk anne ile yakın temas ile enfeksiyon riskidir. DSÖ, COVID-19 şüphesi olan veya tanı alan annelerin emzirmeye başlaması veya devam etmesi için teşvik edilmesini önermektedir.
Anneler, emzirmenin faydalarının, olası bulaşma risklerinden önemli ölçüde daha ağır bastığı konusunda bilgilendirilmelidir. DSÖ önerisi şüpheli, olası veya kesin tanılı COVID 19 ile enfekte anne, bebeğiyle ten tene temas uygulayabilir ve çocuğunu emzirebilir şeklindedir.
Annenin genel sağlık koşulları doğrudan emzirmeyi engelliyorsa, pompa ile anne sütünü sağması desteklenmelidir. Anne sütünü manuel veya elektrikli göğüs pompasıyla verilmesi durumunda, anne herhangi bir pompa veya şişe parçasına dokunmadan önce ellerini yıkamalı ve her kullanımdan sonra uygun pompa temizliği için tavsiyelere uymalıdır.
Enfeksiyon önlemlerine (Koronavirüs önlemleri) uyarak bebeğe dokunmadan önce ellerin yıkanması ve bebeği beslerken maske takılması, annenin dokunduğu çevre yüzeylerinin dezenfekte edilmesi, diğer bir ifade ile sıkı hijyen kurallarının uygulanması önerilir.
Çocuklarda Koronavirüs ve Koronavirüs Tedavisi
Çocuklarda hastalığın etkin bir tedavisi bulunmamaktadır. Antibiyotiklerin, özellikle geniş spektrumlu antibiyotiklerin uygunsuz kullanımından kaçınılmalıdır. Yakın izleme ve destekleyici bakım önceliklidir.
SARS-CoV-2’nin 2020 yılının başlarında tanımlanmasına rağmen COVID-19 için güvenilirliği ve etkinliği kesin olarak kanıtlanmış bir antiviral tedavi henüz bulunmamaktadır.
Gebelerde Koronavirüs ve Koronavirüs Tedavisi
Gebelerde komplike olmayan COVID-19 enfeksiyonu için tedavisiz izlem seçeneği öncelikle düşünülmelidir. Olası tanı almış olan gebelerde risk faktörü varsa veya ağır seyir söz konusu ise tedavi verilmesi düşünülmelidir. Gebelerde etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmış bir tedavi seçeneği bulunmamaktadır.
Favipiravir gebelerde ve emzirenlerde kullanılmamalıdır. COVID-19’lu gebelerde antiviral tedavi kararı, hastanın durumuna göre ilgili hekim tarafından hastayla birlikte alınmalıdır.
Koronavirüs Varyantları ve Mutasyonları
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Covid-19 mutasyonları (bugüne kadar ortaya çıkan) arasında dördünü "endişe verici", sekizini "izlenmesi gereken" Covid-19 varyantı olarak tanımladı.
DSÖ, "Endişe Verici Varyant" olarak tanımladığı mutasyonların, "virüsün bulaşıcılığını ve yayılma riskini artırabildiği, öldürücülüğünü veya hastalık belirtilerini değiştirebildiği, önleme ve kontrol tedbirlerinin etkinliğini azaltabildiği" uyarısını yapmıştır.
Covid-19 mutasyonlarını Ocak 2020'den bu yana takip eden DSÖ, aldığı kararla harf ve rakamlarla belirtilen adları dışında, ilk kez ortaya çıktığı ülkelerle anılan varyantların Yunan alfabesindeki harflerle adlandırılmasına karar vermiştir.
"Endişe Verici Varyant" olarak belirlenen dört varyanta Alfa, Beta, Gamma ve Delta; "İzlenmesi Gereken Varyant" olarak kategorize edilen sekiz varyanta ise Epsilon (2 varyant), Zeta, Eta, Teta, Lota, Kappa ve Lambda adları verilmiştir.
Endişe Verici Varyantlardan ilk kez İngiltere'de tespit edilen "Alfa", Güney Afrika'da tespit edilene "Beta", Brezilya'da tespit edilene "Gamma" ve Hindistan'da tespit edilen "Delta"olarak isimlendirilmektedir.
Covid-19 Delta varyantı: B.1.617.2: İlk kez Ekim 2020'de Hindistan'da tespit edilen "B.1.617.2", DSÖ'nün "Endişe Verici Varyant" (VOC) kategorisine aldığı Covid-19 mutasyonlarının sonuncusu olmuştur.
Covid-19 Delta Varyantı Belirtileri ve Aşı Etkinliği
Koronavirüs Delta Varyantı Belirtileri şöyle sıralanabilir.
- Baş ağrısı,
- Boğazda kuruluk,
- Burun akıntısı,
- Ateş
Grip benzeri hastalık belirtilerine yol açan Covid-19 Delta varyantı, Covid-19'un önceki tiplerinde görülen öksürük, solunum stresi, sırt ağrıları gibi zatürre, soğuk algınlığı benzeri hastalık tablosundan farklılaşmaktadır.
Delta varyantının ayrıca aşılara karşı da belirli düzeyde direnç geliştirdiği saptanmıştır.
Hindistan Tıbbi Araştırma Konseyi (ICMR), Bharat Biotech şirketinin Kovid-19'un yabani tipi ile geliştirdiği inaktif aşının varyantlara karşı etkisine dair yayımladığı araştırmada, aşının B.1.617 ailesindeki mutasyonları etkisiz hale getirmekte başarılı olduğunu fakat bunu daha düşük etkinlikle yapabildiğini ortaya koymuştur.
İngiltere Halk Sağlığı Kurumu da yaptığı araştırmada, Pfizer-BioNTech ve AstraZeneca-Oxford aşılarının her ikisinin de ilk dozda Delta varyantına karşı yüzde 33, ikinci dozdan sonra da Pfizer-Biontech'in yüzde 88, AstraZeneca-Oxford'un ise yüzde 60 etkili olduğunu belirledi.
Daha önce yapılan klinik denemelerde, her iki aşı da Covid-19 yabani tipine karşı ikinci dozun ardından yüzde 90'ın üzerinde başarı sağlamıştı. İki aşının varyantın bulaştığı kişilerde hastaneye yatışları ise sırasıyla yüzde 96 ve yüzde 92 engellediği kaydedildi.
Ülkelerin DNA dizisi belirleme kapasitesi arttıkça tespit edilen Kovid 19 Delta varyantı örneklerinin artması, varyantın dünya çapında giderek yayıldığının işareti olarak yorumlanıyor.
Covid-19 Mu Varyantı
Covid-19 Mu Varyantı, ilk olarak Ocak 2021'de Kolombiya'da tanımlandı. O zamandan beri, dünya çapında vakalar kaydedildi. Güney Amerika'nın ötesinde, İngiltere, Avrupa, ABD ve Hong Kong'da vakalar bildirildi.
Varyant şimdilik küresel olarak Covid-19 enfeksiyonlarının yüzde 0,1'inden daha azını oluşturuyor ancak Kolombiya ve Ekvador'da vakaların yüzde 39 ve yüzde 13'ünü oluşturarak buralarda zemin kazandığı görülüyor.
Mu varyantı daha önce düşük uyarı seviyesine karşılık gelen "yakından izlenmesi gereken" varyantlar kategorisindeydi.
Bilim adamları ve halk sağlığı yetkilileri, Mu varyantının dünyanın çoğunda baskın olan Delta varyantından daha bulaşıcı olup olmadığını veya daha ciddi hastalıklara neden olup olmadığını araştırıyor. Bununla birlikte, Kolombiya varyantının Delta varyantına göre daha bulaşıcı olduğuna yönelik bir bulgu henüz yoktur.
Birçok kişinin edindiği bağışıklık korumasını daha az duyarlı hale getirebilecek mutasyonlara sahip olduğu tespit edilen Koronavirüs Mu varyantı geçtiğimiz günlerde DSÖ'nün izleme listesine eklendi. B.1.621 olarak da bilinen 'Mu' varyantı Türkiye dahil bugüne kadar 40 ülkede görüldü.
DSÖ'nün pandemi hakkındaki haftalık bültenine göre, Mu varyantı "bağışıklık kaçışının potansiyel özelliklerini gösteren bir mutasyonlar kümesine sahip" olarak tanımlanmaktadır.
Rapordaki ön veriler Mu'nun Güney Afrika'da keşfedilen Beta varyantına benzer şekilde bağışıklık savunmalarından kaçabileceğini öne sürmektedir, ancak bunun daha fazla çalışma ile doğrulanması gerekmektedir.
Almanya, Frankfurt Üniversitesi viroloji bölümünde öğretim görevlisi olan Stürmer "Oldukça bilinen iki mutasyon 484 ve 501 pozisyonlarında bulunuyor, bunlar da bu varyantların oldukça iyi bir biçimde yayılabilmesi ve bağışıklık sisteminden zayıflatılmış bir biçimde kaçma şansı olması ile ilişkilendiriliyor" diye söylemektedir. Stürmer Mu varyantının "endişe verici varyantlar" sınıfına alınmayacağı öngörüsünde bulunuyor.
Mu varyantının Kolombiya'da hızla yayılmasının dünya genelinde de en yaygın varyant olacağına işaret etmediğini ekliyor. Alman virolog, buna örnek olarak ilk kez Peru'da görülen Lambda varyantını veriyor.
Bu varyantın dünyanın diğer bölgelerinde yayılmadığına dikkat çeken Stürmer, Mu'nun şu anda tüm dünyada en çok yayılan varyant olan Delta'nın yerini alamayacağı kanaatinde.
Koronavirüs Aşıları ve Özellikleri
COVID-19 için birkaç farklı aşı türü geliştirilmektedir.
- Hastalığa neden olmayan ancak bağışıklık yanıtı oluşturan etkisizleştirilmiş virüs içeren Koronavirüs aşıları (İnaktif aşılar).
- Hastalığa neden olmayan ancak bağışıklık yanıtı oluşturan zayıflatılmış virüs içeren aşılar (Canlı atenüe aşılar).
- Güvenli bir şekilde bağışıklık yanıtı oluşturmak için COVID-19 virüsünün yapısını taklit eden protein parçalarını kullanan protein bazlı Koronavirüs aşıları.
- Güvenli bağışıklık yanıtı oluşturmak için COVID-19 virüsünün RNA parçacıklarını taşıyan hastalık yapıcı etkisi olmayan virüslerin kullanıldığı viral vektör aşıları.
- Kendi başına güvenli bağışıklık yanıtı oluşturan protein üretmek için genetik olarak tasarlanmış RNA ve DNA parçacıklarını kullanan son teknoloji bir yaklaşım olan m-RNA ve DNA aşıları.
Erken dönemde faz III çalışmalarına başlamış beş aşı, üç farklı yöntemle üretilmektedir:
1. İnaktif Aşılar
- Gelenekselleşmiş yöntemlerle üretilir.
- Virüs parçalanıp etkisiz hale getirilerek vücudumuza zarar verilmeden bağışıklığımız uyarılır.
- Uzun dönem etkileri konusunda diğer aşılara kıyasla daha net konuşulabilir.
- Öldürülmüş virüs ihtiva etmelerinden dolayı ilk aşamada daha güvenli olduğu kabul edilir.
- 2-8°C’de saklanabilir.
- Üretimi diğerlerine göre daha zor ve yavaştır.
- Türkiye’de yapılan faz III çalışmasının ara değerlendirme sonuçlarına göre aşının etkinliği %91,25 olarak tespit edilmiştir.
- Sinovac aşısı bu sınıfa girmektedir.
2. Viral Vektör (Adenovirüs) Aşıları
- Grip benzeri hastalık yapan bir virüsün (adenovirüs) genetik müdahale sonrası Koronavirüs proteini ile desteklenerek insanda bağışıklık oluşturması amaçlanır.
- Bu aşılar; Zika, Chikungunya gibi viral hastalıklara karşı uzun bir süredir faz III aşamasındaydı.
- Aşıların içindeki mikroorganizmalar canlı olmakla birlikte, güçsüzleştirildiklerinden dolayı insanlarda hastalık yapamazlar.
- Avantajı 2-8°C arasında, yani rutin olarak kullanılan aşı dolaplarında saklanabilmeleridir.
- Yeni aşı geliştirme teknolojilerindendir.
- Sputnik-V ve Oxford/AstraZeneca aşıları (AZA-1222) bu sınıfa girmektedir.
3. Mesajcı RNA (mRNA) Aşıları
- mRNA, vücudumuzda doğal olarak üretilen protein sentezinde rol alır.
- Laboratuvarda yapay olarak üretilen mRNA’lar tıpkı kendi mRNA’larımız gibi çalışarak virüse karşı bizi uyarmayı amaçlamaktadır.
- Bu moleküller daha sonra kendi moleküllerimiz gibi yıkılarak vücuttan atılırlar.
- Bu aşılar 25 yıldır kanser dâhil pek çok hastalığın tedavisine yönelik olarak kişiye özel immunoterapi yöntemleriyle çalışılan teknolojiye benzer şekilde üretilen aşılardır.
- Bu aşıların en büyük dezavantajı Biontech/Pfizer aşısının (BNT-162b2) -70°C’de, Moderna aşısının (mRNA-1273) -20°C’de saklanabiliyor olmasıdır.
- Biontech/Pfizer, Moderna aşıları bu sınıfa girmektedir.
- Ülkemizde halen 16 aşıya ilişkin çalışma yürütülmektedir.
Koronavirüs Enfeksiyona Karşı Bağışıklık
Aktif Korona virüs enfeksiyonu geçiren bireylerde bağışıklık sistemi en geç 2-3 hafta içerisinde antikor üretmeye başlamaktadır. Başlangıçta “IgM antikorları”nın üretimi daha sonra güçlü ve kalıcı oldukları iyi bilinen “IgG antikorları” şeklindedir. Ancak IgG antikorlarının üretimi de zaman içerisinde altı aydan sonra azalmaya başlamaktadır.
Korona virüs enfeksiyonu hafif ya da asemptomatik geçirenlerde antikor düzeyleri hem daha düşüktür hem de daha kısa süre içerisinde (en fazla üç ay) azalmaya başlamaktadır.
Kesin olmamakla birlikte, yaşla birlikte antikorların daha az üretildiği, kadınların antikor üretmede erkeklerden biraz daha başarılı oldukları düşünülmektedir.
Vücudumuzdaki antikor düzeyi zamanla azalsa bile, virüs ile tekrar karşılaşmamız durumunda yeniden antikor üretme potansiyeli olan hücrelerimiz varlıklarını uzun süre koruyabilmektedir.
Hastalığı geçirerek ya da aşılanarak geliştirdiğimiz bağışıklığın toplam gücü, antikorların varlığından çok daha uzun, güçlü ve daha çok önem arz etmektedir.
Ürettiğimiz antikorların birden fazla çeşidi bulunmaktadır. En etkili olanların ise virüsü tamamen etkisiz kılan “baskılayıcı/nötralizan antikorlar” olarak bilinmektedir. Ne var ki bu antikorları ölçmek oldukça zor ve pahalı bir yöntemdir.
Bu nedenle de günlük pratikte nötralizan antikorlara bakılmamaktadır. Onların yerine benzer sayılan ve spike proteinlerine (S-protein) karşı geliştirilmiş antikorların seviyeleri ölçülmektedir.
Bu antikorların varlığının aşılama öncesinde araştırılmasına ise gerek duyulmamaktadır. Zira böyle bir stratejinin hem zaman, hem de ekonomik kayıplara yol açacağı düşünülmektedir. Sonuçta, hastalığı geçirenlerde yeni bir COVID-19 enfeksiyonunun oluşmasını önlemek için en erken iki, en geç altı ay sonra yeniden aşılanma önerilmektedir.
Şimdiye kadar elde edilen sonuçlar göstermiştir ki, hastalığı geçirerek ya da aşılanarak bağışıklık kazanılmış olsa da (antikorlar veya T hücreleri ya da her ikisinin ortak işbirliği) sonuçta biz hastalanmaktan veya hastalığı ağır geçirmekten, daha da önemlisi hastalık nedeniyle ölmekten korunabiliyoruz. Ama yine de bilelim ki bağışıklık kazanmış birinin yaydığı virüs miktarı, enfekte ya da hasta birinin yaydığı virüs miktarından çok daha az oluyor.
Covid - 19 ile Mücadelede T Hücrelerinin Rolü
Bir enfeksiyona karşı mücadelede humoral antikorlar tek başına yeterli olmamaktadır. Çünkü virüs, hücreye girdikten sonra antikorlar hücreye giremediği için ona ulaşamamaktadır. İmmünolog C Watzl (Leibniz Enstitüsü, Dortmund Teknik Üniversitesi, Almanya) bir söyleşide, "Bununla savaşmak için bağışıklık sistemimizde T hücreleri bulunmaktadır. T hücreleri, virüs bulaşmış diğer hücreleri öldürebilmektedirler "demektedir.
Antikor seviyesi yüksek olan biri, koronavirüse karşı daha iyi korunması kuvvetle muhtemeldir. Bununla birlikte, az sayıda antikoru bulunanların otomatik olarak daha az korundukları ise söylenememektedir.
T hücrelerin sayısını dolayısıyla Koronavirüs bağışıklığı arttırmanın yolları;
- Doğru beslenme,
- Yeterli miktarda su tüketmek,
- Düzenli uyku,
- Doğru ve düzenli egzersiz,
- Stresten uzak kalma /doğru yönetme,
- Yüksek moral ve motivasyon
- Yeterli miktarlarda C ve D vitamini almak.
Sonuçta, vücutta yeterli düzeyde bulunan D vitamini, T hücrelerinin sayısını ve antijen yanıtını artırmaya yarayacaktır. T hücresi sayısının vücutta artması, bağışıklık yanıtının daha güçlü olmasını sağlar. Edinsel bağışıklık yanıtını da olumlu yönde etkileyerek vücudun hastalık etkenleriyle savaşmasını daha kolay bir hale getirmektedir.
DSÖ, Covid-19'un varyantlarına karşı takviye aşılardan ziyade hiç aşıya ulaşılamayan bölgelere ulaştırılmasını isteyen bir moratoryum yayımladı.
The Lancet'te yayınlanan (13.09.2021) ve DSÖ'ye bağlı araştırmacıların da katıldığı çalışmaya göre, Covid-19'un daha şiddetli çeşitlerine karşı iki doz aşının yeterli olduğu belirtilmiştir.
Çalışmanın yazarları (içinde DSÖ, FDA dahil değişik ülke kurum ya da üniversite araştırmacıları Karuse, Henao-Restrepo, Ryan vb.) hali hazırdaki tüm çalışmaların Covid-19'un alfa, beta, gamma, delta varyantlarına karşı aşıların etkili olduğunu gösterdiğini, bu sebeple de aşıların pandeminin sonlanmasını hızlandırmak için öncelikle tüm dünyada yapılması gerektiği, varyantlar aşıların sağladığı bağışıklığı aşacak kadar gelişmiş durumda olmadığını gösterdiğini ifade etmişlerdir.
Ayrıca, makalede şu anda mevcut aşıların güvenli, etkili ve yaşamları kurtardığı ifade edilmektedir. Diğer yandan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise aşıların milyonlarca insanın henüz ilk dozu olamadığı yoksul ülkelere aktarılmasını savunmaktadır.
Türkiye’de Yerli Aşı Çalışmaları
Türkiye'de şu ana kadar Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ve TÜBİTAK tarafından da desteklenen 10’dan fazla aşı çalışması devam etmektedir. Bu projeler Erciyes Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi ve Nanografi Nano Teknoloji A.Ş. kurum/kuruluşlarında yürütülmektedir.
Prof. Dr. Aykut Özdarendeli (Erciyes Üniversitesi) öncülüğündeki Sinovac ile aynı şekilde inaktif yöntemiyle üretilen TURKOVAC aşı projesi acil kullanım onayına yaklaştığı söylenmektedir.
Basından elde edilen bilgiler göre, TURKOVAC aşısında şu an faz 3 çalışmaları yürütüldüğü, ancak şu ana kadar toplamda kaç kişinin bu çalışmalara katıldığı ve tıbbi sonuçlarının ne olduğu henüz bilinmemektedir.
12 Yaş Altı Çocuklara Aşı
Öte yandan, BioNTech yöneticisi Prof. Dr. Uğur Şahin, kendi üretimleri olan koronavirüs aşısının bu yıl içinde 5-11 yaş arası çocuklara uygulanabileceği yönünde beklentisi olduğunu açıklamıştır. Prof. Şahin, Kölner Stadtanzeiger gazetesine verdiği demeçte, "Şayet tüm veriler iyi görünür ve yetkili makamlar onay verirse, bunun gerçekleşebileceğini düşünüyorum" demiştir.
Prof.Dr. Şahin, aşıların 5-11 yaş arası çocuklar için de uygulanabilmesi için gereken verileri Eylül ayı sonuna kadar elde etmeyi planladıklarını belirterek, söz konusu verileri izin için bu süre içerisinde Avrupa ve ABD'deki yetkili makamlara sunmak istediklerini kaydetmiştir.
Prof. Dr. Mehmet Tanyüksel
KAYNAKLAR
- https://covid19.who.int/
- https://covid19.saglik.gov.tr/
- https://www.dw.com/
- https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(21)02046-8/fulltext
Ankara yara bakımı tedavisi konusunda Özel Bilgi Hastanesi olarak yüksek kaliteli, bütünsel yara bakımı hizmetleri sunmaktayız.Özel Bilgi Hastanesi, kronik ve akut yara bakımı konusunda uzmanlaşmış ekibe sahiptir. Deneyimli ve uzman ekibimizle, yaranızın hızlı ve etkili bir şekilde iyileşmesini sağlamak için sizinle birlikte çalışıyoruz.